KARADENİZ YAZILARI

8 Ekim 2007 Pazartesi

Evlilik

Evlilik, inanmadığım halde içerisinde 17 seneyi bitirdiğim bir kurum benim
için.. 17 senede (abartmıyorum) 40 çift arkadaşımın son verdiği kurum aynı
zamanda da... Evliliğimin bu kadar uzun sürmesinin gizi belkide kuruma
inanmamaktan geçiyor.

Evliliği toplumun dayattığı şekilde yaşamamaktan... Nedir bu dayatmalar?

Erkeğin muhakkak kadından yaşça büyük olması, eğitim seviyesinin erkeğin
lehine yada en azından eşit olması bunların sadece ikisı...

Olmaz, yürümez diyor toplum... Erkek yaşça büyük olmalı ki, kadına 'hot'
dediğinde oturmalı kadın... Yada yumuşatıyorlar;

-Efendim kadın erkekten önce çöktügü içın (hani doğum felan) küçük
olmalıymış yaşı...

Eğitimde de böyle.. Kadının çok okumuşu bilmiş olurmuş, evde kalmakmış
layıkı....

EŞiM BENDEN 2 YAŞ BÜYÜK; ne 'hot' dememe gerek kaldı 17 senede, ne de
benden önce çöktü...

Yıllar içinde ben yaşlandıkça o gençleşti,

-'Ooo Can bey kapmışınız çitiri' esprilerine muhattap dahi öldüm.

EŞiM 3 ÜNiVERSıTE BiTiRDi; ben bi taneyi 9 senede bitirdim..

Ne o bana bilmişlik taşladı, ne ben ona ezik baktım... Kulağa gelen müzik
tekse de, onu oluşturan notalar farklıdır der Halil Çibran...

Bunu unutmadık biz.

Ben konuşurken o dinledi,ben dinlerken o konuştu 17 sene.

O öfkeliyken ben, ben öfkeliyken o 'haklısın bitanem...' dedik,

Öfke bitip fırtına durulduğunda 'ama bi de böyle düsün' de dedik fikrimizi
savunurken.

Farklı insanlar olarak görmedik birbirimizi, aynı amaç için savaşan
neferlerdik bu hayatta...

Asla bilmedik ne kadar para kazandığımızı, ortak cüzdanımızdan gerektiği
kadar aldık..

Ne kadar çalarsa çalsın masanın üstünde telefon , kim bu saatte arayan
karşı cins diye sorgulamadık da ama...

Sevginin en büyük dostuydu bizim içın 'güven'... ve güvenin ardına
saklanmış bir 'saygı' vardı daima...

Ne kavgalar, ne badireler atlattık 17 senede...

Eee ülkeler neler gördü, biz çekirdek aile mı sütliman yaşayacaktık...

Bir gün öyle bir girdik ki birbirimize, ben ilk kez odamın dışında yattım
bi geçe, misafir odasında...

Gece yarısı kapı açıldı eşim;

-'Ne yapıyosun burda?' diye sordu kapının eşiğinden, 'uyuyorum' dedim buz
gibi bi sesle... Gitti, gelmesi 1 dakikasını almıştı elinde yastıkla...
'kay yana' dedi daracık yatakta. 'ne yapıyosun?' dediğimde 'benim yerim
senin yanın, sen gelmezsen ben gelirim' dedi...

Anladım ki o geçe, en uzun kavgamız yat saatine kadar sürecek...

V e bence doğrusu da bu...

Özen gösterdik o günden sonra, evin her yerinde kavga ettik, yatak odamız
haric..

Kırsak da zaman zaman kalplerimizi, asla kin tutmadık birbirimize...

Toplum kurallarıyla oynasaydık bu oyunu belki de 41 inci çift olacaktık o
listede...

Ama oyunun kurallarını biz koyduk... Nede olsa bizim oyunumuzdu,oynanan...

Evlilik; hesapsız içine dalınması gereken bir oyun bence...

Topluma kulaklarını tıkayarak hemde... Ne benim, ne de bizim
sözlerimizle...

Sadece gönlünüzden geçtiğince...

Dediği gibi Ataol Behramoğlu'nun;

'...Yaşadıklarımdan öğrendiğim bir şey var:

Yaşadın mı büyük yaşayacaksın, ırmaklara, göge, bütün evrene
karışırcasına.Çünkü ömür dediğimiz şey, hayata sunulmuş bir armağandır.
Ve
hayat, sunulmuş bir armağandır insana...
Can DÜNDAR

0 Yorum:

Yorum Gönder

Kaydol: Kayıt Yorumları [Atom]

<< Ana Sayfa